20 Haziran 2013 Perşembe
Hiçbir Ağaç Böyle Harikulade Bir Yemiş Vermemiştir
Merhaba sevgili okur,
Kuvvetli bir solukla selamlıyorum sizi bu kez.
Yeni bir solukla.
Epeydir yazmam gerek farkındayım.
'' Derya, sen geç kaldın yazmakta '' diyor canım arkadaşlar..
Haklılar ancak öyle zor ki..
Beni epeydir takip eden sevgili okurum, yazdıklarımın öyle bir edebi değeri olduğunu sanmamakla beraber , olanı başka türlü göstermek gibi bir derdim var benim.. Konuyu başka başka anlatmak gibi bir derdim.
'' Hiç bu açıdan düşünmemiştik '' dedirtmek gibi bir derdim.
Bu sefer her şey tüm çıplaklığıyla gözler önünde olduğundan sebep, çok çok da bir de benden dinlemiş olacaksınız derim.
...
'' Şiir, sahibinin değil ihtiyacı olanındır.'' demiş ya Neruda, bizim memleket için az bile demiş. Daha da genişletmek gerek bu kelamı.
Bizdeki birtakım şarkılar şiirler, dönemsel olarak güncellik kazanıyor.
Çocuktum. Karadeniz'den Ege'ye seyahate gidiyoruz. Livaneli'nin '' Yangın Yeri'' albümü yeni çıkmış. Arabada yol boyu sar başa sar başa dinleniyor. Bilindiği üzere bu albüm, Sivas 'ta haince katledilen 37 canımız için yakılmış türküler ve yapılmış şarkılar ile doludur.
Bilinçli miydi bilmiyorum ama anneme babama teşekkürler buradan, o yaşta birşeylerin farkında olmamızı sağlamışlar.
''Yaşamak görevdir yangın yerinde , yaşamak insan kalarak . ''
'' Savunun gerçeği çoğu kez, yalnızlığını bilerek. '' demişler bizlere..
Sağolsunlar. Bugün de kullandım ..
Nasıl etkilendiğimi iyi hatırlarım o günlerde. Olanları daha iyi anlamak için , biraz daha büyük olmak istediğimi hatırlarım.
Olanı biteni aklımın almadığını; büyüdükçe , okudukça hiiiç anlayamadığımın farkındayım, yanarım.
Bizi hala anlayamadıklarına yanarım.
Bir şarkı daha vardı albümde.
'' Nasıl başlarsa fırtına
Öyle diner birdenbire
Bir ışık parlar yeniden
Karanlıklar arasından
Umudu kesme yurdundan ''
Dilime dolandı son günlerde. Bilmem (!) nedendir?
Canımın içi Neruda, şiir biz türkler için, lazım geldiğinde ortaya çıkarılandır.
...
Biraz gerçek biraz rüyada yaşıyoruz ben ve arkadaşlarım bu ara.
Mesela bir bakıyorum odanın ortasında bir baret. Mühendis olsam bir de t cetvelim olmaz mı ? Lisedeyken mimar olmak istemiştim bir vakit. Acep ondan heves etmiş de mi almıştım?
Ertesi sabah evden çıkıyorum çantanın içinde bir medikal maske. Diyorum ''Çabuk Derya koş , bugün çok önemli bir ameliyata girecektin. Bekletme hastalarını .'' Yoo doktor da değilim ki.
Yaptığım salatalara çoğu zaman evde sıkmaya limon bulamayan ben , sebzeliği bütün apartmana limonata yapacak kadar limonla dolduruyorum.
Tanımadığım insanlar için poğaçalar yapıyorum. Tanımadığım insanlardan yardım görüyorum. Hiç olmadığı kadar kibar, güleryüzlü ve anlayışlı insanlarla dolu etrafım.
Sarının yanına lacivertten başka renk koymayan ben :) kırmızı da koyuyorum, siyah-beyaz da.
Devamlı yürümek halinde olan arkadaşlarım var. Artık neredeyse trafik polisi kadar düdük çalan ve aslında bir hekim olan arkadaşım var.
Var da var.
Etrafta birsürü ilginçlikler var.
Mizahın kralı , anında üretiliyor ülkemde.
Duruma uygun şarkılar anında besteleniyor.
Ben ve arkadaşlarım ve ülkemiz, kardeşlerimiz , tanımlaması zor günler geçirdik.
Çok kayıplarımız oldu. Acılar çektik.
Çok üzgünüm. Şiddetin her türlüsü dursun istiyorum. Senin gibi, onun gibi, bizim gibi istiyorum.
Biz ağaçları çok sevdik. Kuşları da, çiçekleri de ...
Sırtımızı dayayacağımız ağaçlar, parklarda bahçelerde olsun istiyoruz. Milyonlar vererek alınacak sitelerin dairelerinin sözümona bahçelerinde değil.
Bir ağacın gölgesinde buluşma sözü verelim sevdiğimize istiyoruz.
Bir yerimiz kanasa, çocukluğumuzdaki gibi ağacın yaprağına silelim istiyoruz.
Öyle renkli çocuklarız ki rengarenk bir resim olabildiğimizi gördük. Boyanmaya kağıt istiyoruz.
Özümüze , özgürlüğümüze gölge istemiyoruz ama.
''Üç beş ağaç '' (!) için milyon yürekleri maskelerle baretlerle korumuşuz çok mu?
Şiirler şarkılar söylemişiz çok mu?
Ne olur siz de aynı şarkıyı söyleyin gayrı...
Bu uğurda kaybettiğimiz , yüzlerini hiç görmediğimiz ve daha kötüsü hiç göremeyeceğimiz kardeşlerimiz var bizim. Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük. (Allah, üzerlerine ışıklar yağdırsın)
Bir ağacın serin gölgesi olacaklar öteki hayatları varsa şayet, bilirim..
Mis kokacak çiçekler etrafında , bilirim.
...
''Şah damarı vurulsa da
Dört bir yandan sarılsa da
Işık yener karanlığı
Bak çocukların gözlerine
Umudu kesme yurdundan
Kara kışın buzu bile
Sürmedi sonsuza kadar
Bahara döndü sonunda
Filiz sürdü kar altından
Umudu kesme yurdundan. ''
...
Sen de sevgili okur,
Umudu kesme yurdundan !..
...
Yazının başlığı bir Nazım Hikmet şiirinin adıdır, bu günleri anlatır.
Yangın Yeri şiiri Ataol Behramoğlu, müziği Livaneli.
Fotoğraf : Kağan Deniz (Gezi Parkı'ndan)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)