26 Mart 2013 Salı

Derry Ertekino Barselona 2





Sevgili okur,
İyisiniz umarım..
Bu yılki cemreler için kötü yola düşmüş diyorlar.
Gelemedi gitti bahar..
Bekleyecek de değilim.. Elbet gelir..
Kendi baharımı yaşamak elbet benim elimde.
Enerji çalan insanlardan ve ne idüğü belirsiz havadan kaçalım yeter !..
Pencereyi açarım, içime bahar doluyorsa odur !..
Bulutsuzluk Özlemi'nden ''Güneşimden Kaç'' adlı şarkıyı ayrıca öneririm..

...

Yine kemerleri bağlayalım derim.
Gezmelere devam çünkü..
Derry Ertekino Barselona  2 :)
(1.sini okudunuz besbelli  ? :) )

...


Barselona deyince kimimizin aklına spor kulubü gelir  bilirim.
İşte ben de  Ertekin Küçükandonyadis'i siz sevgili Derya'nın B Planı okurları için  Camp Nou'ya gönderdim.
Katalanlardan gerisinin Nou Camp dediği stadın adı Camp Nou .
Dışarıdan oldukça bakımsız ve küçük görünen stat,  Avrupa'nın en büyüğü. 1957 yılında yapılmış ve seyirci kapasitesi bugün 98.772 .
Ertekin'in dikkatini çekenlerden biri stadın içindeki küçük kilisecik. Pek sevdim.
Başka ülkelerden Barselona'da oynayanlar da unutulmamış .. Ekranlardaki ülke bayraklarını tıklıyormuşsunuz, Barselona'da oynamış futbolcu varsa adı sanı dökülüyormuş :)
Stada girmek, bir iki de hatıra fotoğrafı çektireyim diyorsanız en fotomontajlısından, pamuk eller cebe..
Futboldan çok çok anlasam   Camp Nou'ya giriş kuyruğunda ben de yerimi alırdım.
Siz de onlardansanız, Stadı es geçmeyin derim.
Bizim Leftertekin bey pek mutluydu..




 
   (Ertekin'in ''Kıramadım '' diye yayınladığı fotosudur)


FCBarcelona bildiğim kadarıyla lisanslı ürün çeşitliliğiyle de dünyadan 1.sırada.
Aklınıza gelebilecek her şeyin FCBarcelona'lısı var.
Forma almak içinse bir sezon geçmesini bekleyin deriz, nispeten ucuzluyorlarmış.
Normal souvenir (hediyelik eşya) dükkanlarında da FCBarcelona ürünlerinin birkaç türünü uygun fiyatla bulabilirsiniz.
Souvenirciler hintlilerin elinde.
La Ramblas üzerindekiler daha pahalı olur gibi düşündümse de tam tersi oldu.. Pazarlık edin sonsuz enerjinizle ..
Canından bezdirdiğim hintli kardeşlerime sevgilerle..
Ha unutmadan , havaalanındaki son dakika souvenirlerine  de saldırın.. Beklenmeyecek  bi şekilde normal fiyatlar..
Daha da elin memleketine fazla para bırakmaya gerek yok.. Her şey var memlekette çok şükür..
Özel zevkiniz neyse, kitapçı gezmektir, parti malzemesi satan dükkanlardır, konsept mağazalardır onlara bakın tabii. (Benim özel zevkler belli oldu zaar )

...


''Yediğin içtiğin senin olsun , gördüklerini anlat '' diyen sevgili okurum, buradan sonra senin için ne yaparım bilemedim.  Yediğim içtiğime geldi sıra .
Gitme n'olur gitme.. :)

Barselona'nın meşhurları '' Tapas ve paella ''
Tepe tepe tapas yemekten paellaya sıra gelmedi, ancak tapasın hakkını verdik.
Paella deniz ürünleri içeren pilav diye açıklanabilir.
Rastgele bir tapascıya gitmedik biz. Ayça ve İhsan sağolsunlar bizi kendi tapascılarına götürdüler.
Barcelonata 'da (Küçük Barselona)  '' La Bombeta '' (kelime anlamı bombacıklar)  adındaki tapasçıda bombaları götürüp , minik su bardağındaki şarapları içerken kendimizi kaybetmişiz..
Ancak buradaki tapaslar bildiğimiz tapaslardan değil..
Benim buradaki favorim ''pimientos de padron'' ve yine fotoğrafta göreceğiniz patatesli sarımsaklı bombalar.
Pimientos de padron minik tatlı biberlerin tuzla ovulup ,  yağda kızartılmasıyla  oluşuyor.
Biber sevmeyen biriyimdir normalde, bu da kayıtlara geçsin efendim.
La Bombeta'da şu yazılı '' İngilizce Konuşmuyoruz Ama Felaket Bombas Yapıyoruz.''





Ayça ve İhsan anlatmadan bilmiyorduk elbet. Sanıyordum ki tapas, sadece ekmek üstüne konulmuş çeşitli et ve et ürünlerinin şişe batırılmasıyla oluşmuş bir yiyecektir.
Yaygın olarak tapas böyle bilinir.   Aslında bu tapaslar '' Pinchos / Pinxos (şiş, kürdan anlamında) ''  adıyla anılır  ve bask türü tapas olarak geçiyormuş. İnce bir dilim ekmeğin üzerine konan salam ,sosis, ton balığı vs.nin şişe geçirilmesiyle oluşuyor.
Barselona'da sarımsağı sevmelisiniz, yoksa aç kalmanız kaçınılmaz.
Çok çeşitli pinchoslar var. Yine Ayça & İhsan şansımızı kullanıyoruz :) Önerileri dinliyoruz.
Tabağınıza pinchosları dolduruyorsunuz, gidip masanızda yiyorsunuz. Kimse  kaç tane pinchosu  tabağınıza doldurduğunuzun çetelesini tutmuyor.  Masaların üzerinde metal bir bardakçık var. Kürdanları oraya atıyorsunuz. Hesabı istediğinizde, garson gelip kürdanları sayıyor. Şimdiiii,  eminim herkes aynı şeyi düşündü.. (Türk olmayan sevgili  okurum, sözüm sana değil )
'' E atarlar kürdanları, çantalarına koyarlar. Bu nasıl iş ? '' dediğimizde Ayça  '' Bunu yaparlarsa , bu kadar güzel tapas yiyemeyeceklerini bilirler. '' dedi..İşte medeniyet.. İşte hukuk.. İşte yaptırım !..

Pinchoslara kandığımız yer de Bilbao Berria. Burası da Plaça Nova'da.

...

Tatlı olarak ''Catalan Creme '' denenebilir. Creme Brulee'nin amca çocuğu..
Sevdim katalan kremi ; fakat kazandibini elbette yeğlerim..
Hımm ne derler ''Bi kazandibi değil.'' :)


Gel gelelim içki mevzuuna.
Sangria buranın meşhuuur şarabı. Gazozlu şarap etkisi..İçinde elbette gazoz yok. Portakal, greyfurt, limon suyu, şekerli içeriği bu hissi yaratıyor. İçkide şekeri pek tercih etmediğimden, sangriayı da denemekle kalıyorum.
Yeni başlayanlar için içki kursu olsa birinci kuru sangriayla verebilirsiniz..
İçimi oldukça rahat. Ne diyeyim iyi has :)

Türkiye'deki irish pub azlığından olsa gerek , biz de bulduğumuz bütün publara girdik.. Bira çeşitliliği şahane.. Bir kirazlı bira içtim ki tadı damağımda..
Cadılar bayramı zamanı orada olduğumuz için publar da ayrıca pek süslüydü..




...

En meşhur caddeyi en sona bıraktım :)
Las Ramblas !..
Katalunya Meydanı'ndan Cristoph Colomb  heykelinin olduğu ve sonunda da marinaya bağlanan cadde . Yine Ayça & İhsan'dan öğreniyoruz ki her semtin bir ramblası varmış. Arapça bir sözcükmüş hatta rambla.. Anlamı nehir yatağı..
Geniş bir kaldırım düşünün ve sağından solundan araba yolu. Rambla işte budur. En bilindik rambla da bu rambla.
Barselona'da bir gününüzü buranın altını üstüne getirmeye ayırın.. Ertekin Camp Nou'dayken ben tek başıma bunu yaptım.. Minik kafeler, dükkanlar, minik eskiciler hepsi sürpriz gibi çıkacak karşınıza. Hatta ara sokaklardan meydanlara bağlanacaksınız umulmadık şekilde..
Barselona'nın marinasını turlayın sonra.. Ülkemizdeki marinamsıları unutun..







...

Las Rambla üzerindeki La Bouqeria adlı pazar mutlaka uğranacak yerlerden. Burası Avrupa'nın en büyük gıda pazarlarından biri.
Denizden ne çıkmış, olduğu gibi tezgaha konmuş. İstiridyelerin ağzı iple bağlı .. Ne alaka diyorsunuz , bağlanmasalar açılıp kapanırlar çünkü diyorlar. Birçok kabuklu deniz hayvanı tezgahta dans ediyor zaten.
Benim gibi  deniz ürünü tutkunuysanız, önce gözünüzü bir doyurun burada.. Sonra akşam Ayça'nın ellerinden afiyetle yiyin..
Doğma büyüme giresunluyum, denize doğduk neredeyse :) ama böyle ziyafet  görmedim..
''Derya kuzusu bunlaaar '' diye bağırasım geldi..
Bu harika pazarda dikkati çeken birşey daha varsa o da balıkçıların genelde kadın oluşları.
Balık böcek ne varsa yedik..Elbet rakımızı içtik.. Katalanın bir rakısı yok bak .. Ayıp onca balığa böceğe..
Neyse ki ve illa ki Ayça & İhsan'da var :)
Bizim kadar şanslı değilseniz - Ayçalarda kalmasak nerede yiyecektik bu pazarın şahanelerini?- buyrun meyve suyuna.. Aklınıza gelecek bütün meyvelerin çeşitli karışımlarla suyu hazırlanmış. Çok yoğun sulardan içmeyin derim.. Hindistan cevizli sarı bir şey içtim ve o tadı (!) nerede olsa tanırım  galiba..





...

Las Ramblas 'dan marinaya doğru ilerlerken sağ tarafta 83 numarada Antigua Casa Figueres adlı binayı göreceksiniz. Burası 1902'de yapılmış . Katalanın elinde olduğundan başına halen bir iş gelmemiş..Şu anda Escriba adlı pastane burada hizmet vermekte. Pastanenin vitrininde çok çok eski kurabiye ve çikolata kalıpları sergileniyor. Kocaman bir alkış Las Ramblas No: 83 'e :)



...

Barselona'nın gecesi bir başka alem.
Akşam yemeklerini geç yediklerinden mekanların dolması 02.00'yi buluyor.
Sabahın ilk ışıklarıyla bindiğimiz metroda eğlenceden dönenlerle metro,  iş çıkışı kalabalığındaydı..
Mekan bilmediğimizden , kalabalığı takip edelim dedik. Düşündük ki bizim Asmalı'da ya da Tünel'de olduğu gibi belirli yerlerde bir yoğunluk vardır. Eğlence sokaklardan taşıyor oysa .
Akışına bırakın!..
Kafamıza taktığımız birçok şey gibi..

 
   Katalunya Meydanı
...

Eğlenceye ve keyfe düşkünlükleri, aykırılıkları, coşkuları , gerçek bir akdenizli oldukları için kendimi katalan ilan ettim. Yaygın bir katalan kadın ismiymiş Montserrat.  Bu hem bir dağ adı, hem de dünyaca ünlü katalan soprano Montserrat Caballe adlı bacıma da isim olmuş..
Bundan sonra bana da Montserrat densin..

Montserrat'ın B Planı !..

...

Gezmeler ve yeni keşifler hayatınızdan hiiiç eksik olmasın.
Yeni tatlar , güzel kokular, ışıklar da..

Ayça & İhsan'a özel teşekkür..
Ne desek eksik kalacak .. Sizi seviyoruz!..
....

Uçağımızın kalkmasına 2- 2,5 saat vardı..
Serindi , güneşliydi..
Denizde kimsecikler yoktu..
Girer miydik giremez miydik?
Deniz kenarına iner bakardık.
Dar vakitti , önemli değildi..
Gittik baktık..Eve koştuk, mayoları giydik..
Çocuklar gibi şendik..
Paçalarım ıslaktı hava alanına girdiğimizde..
Kurudu !..
 :)

...

Bu yazıyı  yazarken ne dinledim ?

       
                                          
                                       


14 Mart 2013 Perşembe

Derya'nın B Planı 1 Yaşında !..









Sevgili okur,
İlk kez bir yazının başlığını bulmakta zorlanıyorum. 
Bugün ''kendi kişisel tarihimin '' önemli bir günü.
Üstelik sayenizde!..
Tam bir yıldır planımın ortağısınız. :)
Yazıp duruyorum buraya gönlümce. Bi kere de ''Ne yazıyorsun cancağızım, ula uşağum, gızgızım, Derya, Der, Ciddik Kuşu ? '' demediniz ..
Dese miydiniz  ? :)
Ben de yazdıkça yazdım.. 
Ama  hep aşk'la yazdım.
Sevdiğim şarkıları ekledim. Şiirlerden bahsettim. Eşi dostu andım.
Eskileri yeniye kattım. 
Kendi kendime konuşacağımı , buraya yazdım. Sizi böylece  yazıya kattım.
Üstünüze harfler bulaştırdım!
Sizi bavula koydum, yanımda gezdirdim.  
Çoğu zaman kendimi, korsan yayın yapan bir radyo istasyonunun gece programı sunucusu gibi hissettim. 
Öyle tatlı, öyle hınzır, pervasız falan..
Daha da sahici olsunlar diye yazılanlar  , dinlediğim şarkıları ekledim sonuna. 
Sizinle yazdık çoğunu satırların..
Hele kiminiz öyle şeyler yazdırdı ki...
Bir bilseniz..

...

10 Mart akşamı canım 80'ler 90'lar bizde toplandık. Bizim evin adı da Derya'nın B Planı adiyla anılmakta. DBP olarak da  kısalttık hatta. Parti adı gibi oldu dedik. ''Demokrasi ve Barış Platformu '' dedik bir adına da.. 
Önümüzdeki seçimlerde adayım !..

''Bacınızı unutmayın sevgili okur..Hep birlikte meydanlarda değil, satır aralarında toplanalım..Sevdiğimiz şiirleri sansürlemelerine izin vermeyelim! Bu dava bizim !''


Bizim ekip film izleneciğini sanıyordu. Gerçi filmimizi de izledik. (Bir Güney Kore filmi olan ''Yeopgijeogin Geunyzo '' ). (parantez iki : Filmdeki esas kız ve oğlanın adları, filmin adı)
Ve filmin sonuna dek ne oğlanın adını ,ne kızın adını anladık ..
İşte öyle bişey :)

Filmden önce ekip her zamanki yerlerini aldılar salonda. Bir kibrit sesi duyuldu mutfaktan. 
Bizim ekibin de doğumgünleri inci gibi dizilidir. Haziran, ağustos, eylül.
''Kimin doğumgünü? '' derken , hep bir ağızdan ''İyi ki doğdun DBP '' ,
hatta Cem'den (oktavına sağlık :) )  ''İyi ki doğdun DöBöPöeh! ''  şarkılarını dinledik. 
Biliyorsunuz kağıtla başım hoştur. Pasta süslerimiz  de kağıttı.
Bizim canım ekipte bir fotoğraf yarışı başlar böyle zamanlarda..
Cem'in de videoya alası gelmişti kutlamayı.
Pastanın etrafında  toplanmış yarışırken :) , birden mumun cızırtılı sesinin nağmesi değişiverdi.. 
Kağan fark etti ki süsün biri yanıyor..
Cansın ''Çekemedim beeğğnn''  derken, Dilay ''Ben çektim çektiiiğm '' diye haykırıyordu muzaffer bir komutan edasıyla..
Yanan süsün üzerinde ''En güzel fotoğraflar, güldüğümüz fotoğraflardır'' yazıyordu..
Videoyu defalarca izledik.. Çok çok güldük halimize..
DBP'nin 1.yaşı , DBP evinde , size aktarılmak üzere , bir hengameyle kutlandı..
Hayata bakışıma bir nişane olsun..
Pastanızın süsü yanar..Ama gülünecek hep bir şey vardır!..
Hayatta da ...

...

Gelelim asıl konumuza.

''1'' Teşekkür, çok teşekkür listesi :


 Ömründe ilk kez ekrana çıkmış ve muhtemelen de bir kez daha çıkamayacak izleyicinin telaşını yaşıyorum. Kimseleri unutmak istemem, ''beni tanıyan herkese'' başlığı altında da toplamak istemem..

Sevdiğim bütün şiirlere , şarkılara, geçtiğim sokaklara, rastladığım ve tanımadığım  insanlara, Kadıköy-Beşiktaş vapuruna, ''Denizin sokak çocukları martılara ''   , Giresun'a, İstanbul'a.. 
Türkülere..
Nihavend makamına.. İki kadeh rakıya...
Anadolu'nun ruhuna..
Mektup gönderen herkese..
Gördüğü düşün peşine düşenlere..
Alıp başını gitmek isteyenlere..
Eski sevgilililere.. ;)
Rüyalara..Gerçekleşme ihtimallerinin heyecanına.
Yağmura..Buluta..Suya.. 
Umuda.. 
Aklımın gevşek ipliğine ...

Ve ille de ille size sevgili okur, size sonsuz teşekkürler!..

...


''En güzel günlerimiz,  henüz yaşamadıklarımız.. ''  Nazım!..

...

Nice mutlu yıllara !..


...

Bu yazıyı yazarken ne dinledim ?

                                         


8 Mart 2013 Cuma

Derry Ertekino Barselona 1

Sevgili gezgiç okurum  merhaba..
Bavul hazırlaması  için birini tutmayı hayatında en az bir kere düşünmüş sevgili okurum size de merhaba!..
Gecikmiş bir yazı daha..
Ekimde gittiğim Barselona'yı, martta kaleme alıyorum..
Pasaport kontrolünün hemen ardından başlayalım gezmelere..
...

Nereye gidersem gideyim, özellikle yurtdışıysa burası,  biraz bilinçli biraz da sürprizlere açık şekilde gezerim.
İnsan sadece yeni bir yer, bir kültür değil , biraz da kendini tanıyor.
Gitmeden kitaplar alırım, gezi bloglarını tararım.  Ekşi sözlük, uludağ sözlük (benim de yazarı olduğum)  yokken zaten ne yaparmışım belli değil.
Derken birsürü bilgiyle uçaktan iniyorum.
Hele de turla gitmişsem, gezi sonunda  rehber kıvamına geliyorum.
Ama yine de insanın bir şehri kendinin keşfetmesi ... O en güzel !..

...

Sevgili Ayça ve İhsan'ın konuklarıydık. Bir kere bu artı bir şans.
Kendileri hem akrabamız hem arkadaşımız olup, orada yaşayan şanslı ve başarılı mühendislerdir.
Bu seyahatten sonra , konukseverliğin sözlük karşılığı Ayça ve İhsan olsun diyorum.
...

Ertekin'le hedefimiz az zamanda çok yer görmek.
Herkes önceliklerini belirliyor.
Sizin de öyleyse, BAŞLAYALIM  haydi..
Yola koyuluyoruz.
...

Barselona, İspanya'nın  Katalonya özerk bölgesinin başkenti, büyük bir Akdeniz liman kenti.
Futbolda da kıyasıya mücadele ettiği şehir Madrid'den sonra ikinci büyük şehri İspanya'nın.
Katalanca , Barselona'nın resmi dili. Ancak resmi belgelerde ve etrafta göreceğiniz tabelalarda  hem ispanyolca hem katalanca kullanılıyor.
Sormayın , ispanyolca da bilsen kar etmiyor :) Bir de katalanca gerek. İngilizceyle her zamanki gibi işimizi görüyoruz.

Dil problemini de hallettik.. Bu sefer BAŞLAYALIM artık gezmeye.
Şeker bayramının 1.günüydü. Bus Turistic otobüsüne atladık.
Zamanınız kısıtlıysa - kimin bol oluyor ki-  bus turisticler birinci tercihiniz olsun.
Elimizde haritamız, fotoğraf makinamız, kulağımızda kulaklığımız,  başladık seyre.

Barselona için açık hava müzesi demek az olur. Açıkta sanat tarihi dersi, dört tarafı açık güzel sanatlar fakültesi..
Tanrı da bonkör davranmış, katalan kullar da  sahip çıkmış. Bunların hepsi kabul; ancak Antonio Gaudi bu şehrin göbek adı.
Sagrada Familia'dan   (Kutsal Aile) BAŞLAYALIM . Etkilenmemek elde değil. İnadın , azmin simgesi gözümde.
Yurdumda müteahhitler kaçıyor da apartmanlar vaad edilenden bambaşka bir şekilde teslim ediliyorken , canım katalanın Sagrada Familia'sı  kaç müteahhit eskitiyor (!) bana mısın demiyor.
1882'de başlanan kilisenin yapımı devam ediyor.

Halkın yardımlarıyla yapımına başlanan kilisenin  bitmemesinin nedeni, hala sembolik olarak halkın yardımlarıyla yapımına devam edilmesi ve Gaudi'nin karmaşık mimari tarzının çözülmesinin güçlüğüdür. Ayrıca binanın çizimlerinin ve ilk yapım yöntemlerinin de 19.yüzyıldan kalması nedeniyle günümüz teknolojisine uyarlanması da bir başka zorluktur.
Gaudi, bazilikadaki büyük kulelerden yalnızca birinin bitimini görebilmiştir. Kuleleri tasarladıktan sonra bu kulelerin Barselona'ya gelecek olan gezginler için mükemmel bir karşılama olacağına inandığını belirtmiş ve kulelerin tepesindeki süslemelerin cennet ile yeryüzü arasında bir bağlantı sağlarmış gibi göründüğünü de ifade etmiştir. Gaudi şehirde yaptığı bütün yapılardan elde edilen geliri bu yapıya yatırmıştır.Kilisenin 2022 yılında tamamlanacağı söyleniyor.







...

Kiliseyi bir an için Barselona'da değil de memleketim Giresun'da olduğunu düşündüm.
Olabilecek muhtemel şeyler :
1- Keyfanılar * börek çörek çay ile  çalışanları besleme ve bunaltma. ''Ula oğlum haydi.. Yiyin de beslenin , çabuk bitirin. ''
2-Fındık zamanına denk gelme ve yapımda Adıyamanlıların çalışması . 
3- Gümüşgünlerinde ve kahvehanelerde- misal Sokakbaşı'nda- konuşulma.
''Bunlar da bi şeyi bitiremediler. Bitirecekler de daha turist gelecek bunu görmeye. (Hocam, olanını yıkmışsınız vaktiyle eyy gidi..Hayal benim kurgu benim, el ne karışır..) (Parantez iki : Yazar burada kendi insanına kızgındır. Yazamadan edemedim.)
4- Maaşlardan kilise için kesinti .. Yıllar geçtikçe homurtularda çoğalma. 
5- Olur da bir gün açılışı yapılırsa Gaudi'nin fotoğrafının üstüne peştemal bağlama . Giresun karşılaması ile açılış ..

...

Gaudi'nin iki dehasından bahsedelim ..  Meşhur La Ramblas 'ya gelmeden önce Passeig de Gracia Caddesi'ne *2 uğrayalım. Siz bu satırları nerede okuyorsunuz bilmem ama biz Ertekin'le in bin in bin derken hışır olduk *3
bus turisticlere :)
Bu cadde üzerinde iki şahane var. Akıl sır ermiyor. Gaudi dahilikle delilik arasında güzel bir yerde. 
Casa Batllo, tekstil üreticisi Josep Batllo i Casanovas 'ın siparişiyle , diğer Gaudi yapıtlarının aksine varolan bir yapının dönüştürülmesiyle hayata geçmiş. 1906'da bitirilmiş. Binanın Aziz George'un ejderhayı öldürmesini temsil edildiği söyleniyor.  Balkonlar ejderha kafasına benziyor zaten. Ön cepheden çatısı da ejderhanın pullarına.  Bana kalırsa bir masal evi.. 

Casa Mila, Gaudi'nin çılgınlığının tescilidir. Dış cephesi sanki bir dalgalı kadın saçı. 1906-1910 yılları arasında yapılan Casa Mila , La Pedrera (Taş Ocağı) adıyla da bilinir ve yine Passeig De Gracia Caddesi üzerindedir.  
Yazları çatısında klasik konserleri de oluyormuş. Ne hoş :)
Casa Mila ve Casa Batllo'nun içlerini gezmek için önceden randevu almakta fayda var. Kapılarının önündeki kuyruğu görseniz, bu insanlar haftaya içeri zor girer dersiniz. Çatıları görmek için ayrıca para ödemeniz gerekiyor. 
Bense Barselona'ya bir daha gitmeye sebebim olsun diye içlerine girmedim. 
(İçini gören arkadaşlarım arasında , dışı içinden güzel diyenler de yok değil. Bir dahaya bıraktım ben de.)







...

Park Güell...
Hansel ve Gratel'in şekerlemeden evlerini bilir misiniz?
İşte burası olsa olsa orası .. Barselona 'da oturacak olsam buraya yakın olmayı isterdim galiba. 
1910'da sanayici Eusobio Güell , Barselona'nın üzerinde yükselen çorak tepede bir özel site yapması için Gaudi'ye sipariş vermiş . Ortak kullanım alanları olabilecek  bir bahçe -şehir olmasını planlamışlar ancak evlerden yalnızca ikisi tamamlanabilmiş. ( Gaudi bi işi de tam bitir daha) 
Bu haliyle kalan Park Güell halka  açık en özgün yerlerden biri haline gelmiş..
Parkın en ilgi çekici yeri , kırık renkli fayanslardan yapılmış dalga dalga uzanan banklar.
Park Güell'e ilk çıkarken ortada yine fayanslardan oluşmuş ve Barselona'nın simgelerinden biri haline çok renkli ejderha heykeli bulunur.
Park Güell' e giriş ücretsiz. Yakın zamanda ücretli olacağı söyleniyor. ''MSN paralı olacakmış.'' gibisinden bir söylenti mi bilmem . :)

Ben en çok burayı sevdim diyebilirim.
En çok Park Güell'i   sevdim. Burada Küçük Prens'e rastladım. O olmalıydı. Kitabın yazarı gibi fransızdı üstelik.






...

Tibidabo. 
İlla gidin görün diyeceğim bir yer değil. Ama buraya ulaşması keyifli :) (Füniküler faslını kastediyorum ) Elimizdeki bus turistic haritası,  bize ''Burada in''  dedi. İndik:) İndiğimiz yerdeki metro istasyonu görevlisi bir otobüs numarası verdi. Barselona Büyük Şehir Belediyesi'nin (!) şimdi numarasını anımsayamadığım bir otobüsüne bindik. Otobüste adamın birisine daha sorasımız geldi. Siz siz olun sevgili okur, bir kişiye sorun. Adam bize öyle bir ''Burda inin '' dedi ki , ''Acaba biz nereye gidiyorduk da son anda kurtardık ? '' derken ,birden  inmedik otobüsten. İçinden gelen sesi dinle ! (Çelişki)
 Bizi yolumuzdan döndürecek  adam için  ''Bu adam kesin yunandı haa..'' diye de gülüştük Ertekin'le.
Size bunları niye anlatıyorum.. Azacık siz de yorulun, öyle rahat gezme yok. :)) Bitmedi..Tibidabo'ya fünikülerle çıkılıyor. Sarı - lacivert olan vagonlar kalbimizi çalıyor.. Tangur tungur yola çıkıyoruz. 

Tibidabo'da her dilden  ''Hoşgeldiniz'' yazıları yazan büyükçe bir duvar karşılıyor bizi.
Badi Ekrem gibi ağlamaklıyız. 

'' Bu yaz nerdeydim çocuklar? İşte burda , olimpiyatlarda. Kalbim kırık bir şekilde döndüm. Bütün milletlerin marşı çalındı. Ama bizimkiii (hüngür) bizimki...'' :((
Derya'nın B Planı , bu duruma da bir çözüm üretiyor elbet  !..

Tibidabo , latince ''size sunuyorum '' demekmiş. Buradan tüm Barselona ayaklarınızın altında. Şeytanın İsa'yı bu muhteşem manzaralı tepeye çıkarıp ayakları altında serili dünyayı ona sunmasının betimlendiği Günaha Çağrı sahnesinden esinlenilmiş.
Tibidabo' da bir de meşhur bir lunapark var Parc d'Atraccions . 1908'de açılmış lunaparka ve 1980'lerde yeni oyuncaklar gelmiş. Tibidabo'nun zirvesinde bir kilise, bir de aşağıda bir kilise mevcut. Üstteki kilisedeki asansör , tepedeki İsa figürünün ayaklarına kadar çıkarıyor.
Aşağıdaki kilisede güzel bir dua..Ve ömrümde ilk kez bir kilisenin içini güzel fotoğraflayabiliyorum.





Biz Poble Nou'da kaldık . Buradan hem Sagrada Familia hem de Tibidabo görünüyordu. Meğer Tibidabo'daki İsa heykelini evden göremiyorsak gitmemeliymişiz. Ayça ve İhsan da ilk günden oraya da gidebileceğimizi (Planladığımızdan daha fazla yere gitmiştik  birinci günden )  tahmin etmediklerinden ilk günden söylememişler. . Tibidabo'ya 5 dakika daha geç çıksak hiçbir şey göremeyecekmişiz. Birazcık görebildik biz.Sis çökmüştü.   Olsun. Gezmek biraz da macera..Biraz da şans!.. 
Park Güell' e çıkarken nasıl bir yağmura tutulduğumuzdan bahsetmedim. İhtiyaçtan aradığımız şemsiyenin desenlerini seçtiğim konusuna gelmeyeceğim, Ertekin de burayı okuyor.. Benimle gezmek enerji ve sabır ister :)

...

Biz bugün çok yorulduk.
Hop onn hop off :) *4  derken..
''Hop Tibidabu Tibidabu, yokuşu beni yordu '' *5
Biraz dinledindikten sonra ikinci fasılda görüşmek üzere..
Daha BAŞLAMIŞ sayılmayız.
Holaa!..
... 
* Keyfanı : Giresun'da yaşlı teyzelere verilen ad.
* Passeig de Gracia : Las Ramblas ve Katalunya Meydanı'na yakın meşhur cadde
* Hışır olmak : Giresunca çok yorulmak . Eskimek anlamında da kullanılır.
* Hop on hop off : sürekli inilip binilerek (oysa binilip inilse daha mantıklı) gezilen bus turistic otobüslerinin diğer adı 
*Bir Ordu türküsünden uyarlama..
...

Bu yazıyı yazarken ne dinledim?