28 Mayıs 2012 Pazartesi

Yesin Onu Nenesi









Sevgili okur nasılsın?
Her şey yolunda mı?  Yarın yeni bir hafta başlıyor. Hazır mısın?
Gömlekler ütülendi mi ? Çocukların beslenmesi hazır mı mesela?
Haftasonu dinlenebildin mi ? Giresunlu okurum kıymalısını, yağlısını yedi mi ?
Bir koşuşturmacadır  gitti mi ? Her şey hala mı aynı?
Geçen haftadan farklı neler olabilir bu hafta mesela ? Düşündün mü ?

...

Hadi o zaman  planıma ortak ol sevgili okur.
Zor yazılarımdan birini yazmak üzereyim.
Bu kez öznesi belli , nesnesi belli , toplaması zor cümleleri.
Yaşasaydı bugün doğumgünüydü. (27 Mayıs 1930)
Belki de okuyor.. Bu hafta Endonezya, Güney Kore'den de  tıklanmışım.
Derya'nın  B Planı şimdi de cennette..
Kim bilir?
:)
...

Anneanne bir değişik kavram, kişi, figür.
Yaya, nine, grandma vesaire ;  amanın en güzeli yine bizimkisi !
Anneanne sanki anne kere anne, katmerli anne.

...

Benim anneannem terzidir, bir ayağıyla beşik sallayıp , bir ayağıyla dikiş makinesi çalıştıran cinsinden.
Bir gecede manto dikebilir.  Giresun'da birçok hanımın gelinliği, nişanlığına eli değmiştir.
Yokluk, hep insanı yaratıcı kılar ya, gelinliklere iç çamaşırı bile dikiyormuş, mayo yokken deniz elbiseleri de.
Benim de bir barbi bebeğime dikmişti gelinlik eski bir perdeden, astarı güneşlikten :)
Bir görmesi yeterliydi uydurup , vücuda getirebilmesi için dikeceği şeyi.

Geri dönüşüm, kavram olarak ortada yokken o çıkarmıştı piyasaya. Ekmek sarılan saman kağıtlarından defter dikiyordu bana. Bütün mahallenin gazetesi, kartonu onda toplanıyordu. Çuvallara kağıtları  istifler, bir de tutmak için artık kumaşlardan sap yapardı çuvallara.
Akıl küpüydü akıl.
''Falanca niye gelmiş anneanne? ''
''Akıl almaya gelmiş. ''
Sohbeti de iyiydi sonra. Her ayın son salısı misafir günüydü. Dolup taşardı misafiri. Ayten teyze gelecekse , peynirli olmazdı börek. Sevmezdi Ayten teyze peyniri.
Annemle teyzem hazırlardı ikramları. Talimatlar ''Gız gızım '' tonunda verilirdi.

Düz yazı okumayı çok sevmezdi Emin Çölaşan dışında. Eminim şimdi olsa, Yılmaz Özdil'in bir numaralı okuru olacaktı. Hacıhüseyin'e  (doğup büyüyüp ölene dek yaşadığı mahallesi ) hakim olduğu köşe koltuğunda , güne Çölaşan'ı okuyarak başlardı.
Alt katımızda otururdu anneannem.

''Günaydın anneanne.''
''Bugün Çölaşan'ı okudunuz mu? Ne güzel yazmış ! ''

İki değişmez lafından biriydi. '' Bugün Çölaşan'ı okudunuz mu ? '' :)
Bir diğeri için ''Gız gızım sırf sizin için yaptım tereyağından . ''
O da , kardeşim ve ben ''Yaa yemiceee'm'' dediğimizde.
Harika yemek pişirdiğini ve şu an aynı kokuları dünyanın neresinde olursa olsun tanıyabileceğimi söylerim içim buruk.


İşi gücü matematikti. Bir Kelime Bir İşlem'de matematik kısmını tercih ederdi. Denklem bilmemesine rağmen,ortaokula kadar okumuş anneannem, matematik problemlerinde de zorlanmazdı. Matematik zekasının  terzilikte işine yaradığını düşünmüşümdür hep. Çizgiler örneğin hep devam ederdi gövdeden kola :) ''Muntazam'' olmalıydı .
Ütü yapmayı seven tanıdığım tek kadındı.
Olacak iş değil!..

...

Sivil toplumcu kavramı yokken , anneannem yine ortada. Bilumum dernekler, etkinlikler, toplanmalar.
Hasta Beşiktaşlı, hasta Giresunsporlu ve  hasta  CHP'li.
Maçsa yeşil- beyaz kazaklar örülmüş en önde, seçim varsa şehre gelemeyecek köylüye cebinden taksi parası verip oy vermeye getirten  yine anneannem.

Gezmeyi de severdi çok, dedemin aksine. '' Sen Hacıhüseyin'i bekle '' derdi dedeme.  Yurtiçi , dışı gezerdi dernek ve okullarla. Şu güzelliğe, anlayışa, uyuma bak. Günümüzdeki ilişkilere bakıyorum da.. Ne varsa eskilerde var sevgili okur.

Hazır cevap biri sonra. Yine bir gezi sırasında, o zaman ilkokuldaki teyzemi yanında yatırmak istiyor. Otel de tabii bir yatak daha kiralayacak ''Ağır gelirsiniz bir yatağa'' diyor adam. Oysa toplasan ikisi 60 kilo yok.
''Kilolu biri gelince ikiye mi bölüp yatırıyorsunuz ?'' diyor adama, gonuşuklarını sevdiğim.

Yine bir gün de Ankara'daki doktorunun verdiği ilaç bitivermiş de Giresun'da yazdıracak. Giresun'daki doktor '' Ondan yok bunlar bunlar var.  Bunlardan vereyim'' deyince, '' Siz elinizdeki listeyi verin, biz ona göre hasta olalım . '' diyor, beyninin kıvrımlarına kurban olduğum kadınım.

...

Ne canlandı, kim canlandı gözünüzün önünde bilmiyorum.
''Sevgi dolu bir dünyam var. Dört yanımda tüm insanlar.''  yardımcı olmalı size , sevgili okur.
Eminim sonradan, şunu şunu da ekleseymişim diyeceğim bu yazı için.
Dolu dolu bir hayatı , şuracığa sığdırmak amma zormuş.
Onun torunu olmak pek güzel(di).
Hala da güzel. Kattıklarına bakarsam, hala aramızda, yanı başımda.
Özetle Neclacığım 82 yaşında!..
...

Bir kocası, iki kızı, iki damadı, iki de torunu vardı.
Kardeşim ve bana olan aşkı başka tabii.
Bir gün di'li geçmiş zamanda birşeyler yazacağım hiiiç aklıma gelmezdi anneannem  için.
Bunları niye yazdım ? Ona bu kadar açıklıkla bahsetmemişimdir kendisinden, sevgimden. Bilsin  istedim.
''Göçüp gitmeyecekmişiz gibi yaşamamalı'' yı  anımsatmak istedim.
''Sevgileri yarınlara bırakmayalım'' istedim.

Bizler iyiyiz Neclacığım. Çok şükür.
Bacıcağızların Günseli ve Sengül teyzeler de seni anıyorlar güzellikle
Giresunspor küme düştü. Beşiktaş'ın hali harap. CHP' yi sorma.
Atatürk'ün Türkiye'si de .. Hiç karıştırma..
Gençliğe güvenirdin sen.
Başka çare yok.

...

Seni çoook seviyorum..
Haydi iyi uykular

...


Sevdiğin ve benim hatırladığım üç şarkıyı gönderiyorum sana.
Youtube yasaklanmadı inşallah orada. Buradakinin icabına bakmışlardı da bi ara. O, ''Hiç  karıştırma'' dediğim  konudan.. :)