7 Aralık 2012 Cuma

Sen Giderken








Anneme, babama, kardeşime, teyzeme, yengeme, amcama, Erdal'ın bebekliğine, Esra'ya, Aylin'e, Derya abime..
İlle de ille Otto'ya , Seher'e , Rabia'ya...
Paşa babama..
O'na..
Ayşegül'e, Selin'e, Kağan'a, Şükrü'ye,Buket'e,  Zafer'e ..
Şimdi, o zamanki beni yaşayan Sevingül'e...

...


Birazdan okuyacaklarınız ;

Evinden uzaklarda  bir yerlerde okuyan tüm çocuklara ve onların annelerine...
Çoğunlukla gizli duygusal olan babalarına..
Anneden hallice olamayan teyzelerine  (1/2 anne:) ) ...
Kurulan hayallere, tutma ihtimallerine...
Ardında bırakılan  sevgiliye...
Sevgili sandığına...
Başını yastığa koyanda aklına düşene...
Giderken Murathan Mungan'ın ''Yaz Geçer''inin  altını çizip de bıraktığım zat-ı muhtereme !!!
Birlikte büyüdüğün  çocukluk arkadaşlarına...
Çocukluğuna...
Aslında senin  hiiiiç  de büyümeyişine...
Şehrin otogarını , sana unutamayacağın bir veda için dolduranlara...
Otogarın hemen dışından el sallayanlara...
Pankart açanlara (Seher sözüm sana... )
(''Muhteşem cemaatime'')
Sana inanan herkese..
Ama daha çok da inanmayanlara ...
Sahildeki o banka...
(O sahili senden söküp alan zihniyete  ayrıca burdan sevgiler !!!!!)
Geçip giden yıllara...
Yıllar geçtikçe değişeceğine inandıklarına...
Yerinde duranlara...
Seni,  sen yapanlara

gelsin..


...

Daha da uzar ya liste..
Neyse..

Biliyor musun sevgili okurum bu şarkıyı yazma sebeplerimden en önemlisi eylül ayında bir pazar akşamı , üniversitedeki en yakın arkadaşım Esra'nın evinden  ayrılıp da  kendi evime gitmek üzere Bakırköy Deniz Otobüslerine doğru ilerlerken, bir dükkandan yükselen  ''İstanbul'da Sonbahar '' şarkısı olabilir.
Bu şarkı gözlerden iki damla yaşı süzmüş olabilir..
Durup düşündürmüş olabilir..
Bir duygu selidir , Marmara'ya karışmış olabilir.
Esra'ya dönüp '' Bu şarkı, Bakırköy, eyy gidi...'' denilmiş olabilir.
Esra'ya ,yol  arkadaşlığına, ailem olmuş ailesine bin selam....

...

Bu hikayede  kimler var?
Benim hikayemdeki ''muhteşem cemaatim '' ..
Evimizi dolduranlar, otogardan taşanlar, programa telefonla katılanlar..
Küçük bir şehrin büyük insanları..
Fındıkkale Turizm'in sayın yolcuları..
Susamsız Simit Nedir Bilenler Derneği Üyeleri
Bıraktıklarım karşıladıklarım..
Ağlarken kahkahayla gülebilenler. (Rabia burdan senden bahsediliyor)
Valizlerdeki boşluklara dünyaları doldurabilenler .
''Molalarda ara''
''Varınca ara''
''Sen çaldır , ben ararım''
Arayan onlar, soran onlar.
Çoktular, çoklar.

Hepimizin hayatında varlar..
İstanbul'da, Samsun'da (Seliiiin ) elma armut yokmuş gibi  bavullara tıkıştıran onlar.
Senenin belli zamanları sırf el sallamak için, sana sıkıca sarılmak için sana koşanlar onlar..
Vardığında İstanbul'a , telefonun ucuna düşen onlar..

...

Biliyor musunuz ancak geçiyor..
''Ne oralı ne buralı'' olma  hali ancak geçiyor.
Seneler geçiyor, o his zor  geçiyor..
Bir bayram tatili bakmışsın da  memlekete değil de başka bir ülkeye gitmeye hazırlanıyorsun ..
O zaman fark ediyorsun.
Bir saat bile olsa caddesinde dolanmak için kuş olmayı tanrıdan ciddi ciddi dilediğin zamanlar geride kalmış.
Yine de söyleniyorsun kendine :

Şu an bir Fındıkkale Otobüs Şirketi muhabbetinin içinde olsam kavgalı gürültülü tarafından..Benim koltuk başkasına satılmış olsa dert etmesem.. Yanımdaki kadın şişman olsa ses etmesem. Kadın soru üstüne soru sorsa cevap versem.  Hostesten su istesem getirmese. Terme Soğancılar Tesisleri iyi yolculuklar dilese..Sersem sepelek Gireson'a insem.. ''Bi daa bu Fındıkkale'ye binersem !!!...''

...

Çok güzel şey biliyor musun sevgili okur Giresun'da büyümek..
Her gittiğinde Giresun'a,  sanki orası dev bir kumpanyaymış da sen de sahne alacakmışsın gibi hissetmek.
İstanbul'da her yokuşun sonunu denize iner zannetmek de ..Deniz çocuğu olduğunu anımsatır insana.. Ondan güzel. 
Otobüste,  vapurda , sokakta gördüğün yabancıları Giresun'dan birilerine benzetmek..
Ah burda olsalar..
''Çok güzel hala İstanbul'da sonbahar ''
Ondan sebep dokunuyor her sonbahar İstanbul'da..
Nereye gideceğini bilemediğin günlere selam ediyorsun.
Sonbaharı hüzne yakıştıran , bir gurbetlik öğrenci olsa gerek...

...

Giresun Lisesi'nin efsanevi biyoloji öğretmeni Halit Konar şöyle motive ederdi öğrenciyi ÖSS'ye  : '' Ortaköy'de buz gibi biranı yudumlamak için 5 biyoloji sorusu daha çözeceksin. Kadıköy İskelesi'nde Haydarpaşa Garı'na karşı çay için de .. ''

Hepsi içildi hocam. Şimdi o günlere geri dönmek için, bildiğimizi unutsak olur mu ?

...

Bu yazıyı yazarken ne dinledim ?



                                       
                                       
Not: Fotoğrafları ben çektiiiiiim :)