24 Kasım 2012 Cumartesi

Öğretmenler Odası







Sevgili okurum,
Sevgili öğrenciler,
Canım öğretmenlerim, öğretmen arkadaşlarım,
Kıymetli veliler..:)
Bugün 24 Kasım..
Kasım kasım kasılsın bu yazıyı okuyan öğretmenler, öğretmen çocukları..
Öğretmen çocuğu olup da , bir de öğretmen olanlar nerelere gitsin bilemedim..
'' O ne müthiş mertebedir ! ''

...

Bu yazı, yıllarını eğitime adamış bu güzel insanlara gelsin..
Benim güzel öğretmenlerime gelsin..
Adlarını tek tek yazmak isterim..
Birinin dahi adını unutmaktan korkarım..

Bu dünyada aramızda olmayıp da , her bir öğrencisinin başarısında yaşadıklarına inandığım İftihar (Tacal) Sönmez, Mefkure Topallı , Ali Osman Sönmez , Ahmet Ergun Arıcan, Sebile Arıcan, Eyüp Aydın  ve Melise (Gürel) Yeşiltepe öğretmenlerimi anmak isterim.
''Ben niye öğretmen olmadım ki ? '' dediğim her geçen güne gelsin bir de bu yazı..

Anadolu' nun her karış toprağına döşeğini sermeyi görev bilen öğretmenlerime gelsin..
Bu ülkenin , bence Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra başına gelmiş en güzel şey olan, adı gibi ali , Milli Eğitim Bakanı  Hasan Ali Yücel'e gelsin..
Öğretmen Okullarının ruhuna gelsin.
Köy Enstitülerine gelsin.
Kara tahtalara beyaz, aydınlık yazılar yazan kahramanlara gelsin.
Gelsin ki , Türkiye'nin hafızası o kara tahta , silgiyle silinir gibi silinmesin.

...

Dünyanın en güzel isimli okuludur benim okulum.
''Yeşilgiresun İlköğretim Okulu ''
Gerçi yıllar geçip de inşaatlar yükselince ironik kaldı ya bizim okulun adı.
Neyse..
İlk öğretmenimden bahsetmeli.

Geçenlerde düşündüm, benim öğretmenim ilkokul öğretmeni olmasaydı ne olurdu ?
Bankacı ? Mali müşavir ? PTT'de amir ? Bağ-Kur'da memur ? Yüksek mimar?
Çok şey olurdu elbet..
Yaradan, adı ''Gülyüz'' olan öğretmenime tabii  öğretmenliği uygun bulmuştu..
İsmiyle müsemma öğretmenimin bir gün olsun ışığı , yüzü , enerjisi dinmedi..
İnsan şimdi fark ediyor. 52 kişilik sınıf . 52 renk 52 ses ..
52 renkten resim yapamazsınız, düşünün benim öğretmenim 5 senede kaç resim defteri bitirmiş.
Kimsenin rengini kimseninkine karıştırmadan..
Ondan sonra superman nasıl süper kahraman ona hayret ettik..
Deryanın B Planı bir konuya açıklık getiriyor.
Neden öğretmenlerin önlükleri vardır?
Çünkü pelerinin kullanımı zor olabilir..
Yaka ceplerine birer süper kahraman logosu işlenmesi tez gündeme getirilmeli..
Bu fikre karşı çıkanlara 52 değişik renkle resim yaptırılmalı. Yapılacak resimlerde  ev, kuş, ağaç, çiçek figürleri  olmamalıdır!

...

Gittiğiniz bütün okullardaki ''Öğretmenler Odası'' ları :) hatırlayın..
Kapısını çalarken  kendinize böylesi çeki düzen verdiğiniz  , heyecanlandığınız, merak ettiğiniz bir başka yer düşünün !
Aynı zamanda anne, baba, eş, sevgili, kiracı, apartman yöneticisi, hasta, yorgun, durgun, borçlu, dertli,  kaygılı ... vs. olabilecek bu insanların bir teneffüslük zamanda yine öğrencilerinden konuşabildiklerini düşünün.
Düşünün , saatleri ''Bir ders bir teneffüs '' e ayarlı süper kahramanları..
Size şiiri, şarkıyı, dört işlemi, türkiye coğrafyasını, yerli malı yurdun malını, temizliği, doğruluğu, yazmayı , söylemeyi, Cumhuriyet'i, dik durmayı, Gazi Mustafa  Kemal'i, altı kıtayı, dört mevsimi , yerin yedi kat altını belletmeyi ödev bilen - anne babanızı ayrı tutalım elbet- bir başkasını söyleyin..
Yok.. İnanın yok.
Bu kadar çeşitte böyle bir eşitlik yaratan başka kimse yok.
Öğrenciliği hiiiç bitmez , emekliliği de hiiiç gelmeyecek  ve hakkınızda söylenecek çoook söz olan  öğretmenlerim, öğretmenler gününüz kutlu olsun!..
İyi ki vardınız, iyi ki varsınız !..


...



 NOT :Yukarıda gördüğünüz iki fotoğraf arasında,  duyguyu , fikri, sesi, ışığı değiştiren birçok öğretmen vardır..


Sevgilerle !..

1571
639
41
33

















2 Kasım 2012 Cuma

Bozcaada Biz









                                          


Sevgili okurum merhaba
Yaz gitti gider..
Bu sene ağustos 104 çekti sanırım.
Oh etti has etti.

''Kış geliyor ört hocam , yorgaaan yorgaaan üstüne.''  * 

...

Bozcaada bavulunu toplayalım hadi..
Son yazısını yazalım..
''Son'' demeyelim Bozcaada'ya hiç ama..
Ancak yazısına..


...
Son günümüz değil adada,  ama son kez uyanacağız birazdan burada.
Orada uyanmak başka.
Uyanmak da iki türlü hem. 
Bir gecelik uyuduğun tatlı uykudan uyanmaktan dahası..
Yıllar yılı  gönüllü yazıldığın  rüyadan uyanmakla,  hep istediğini işitmekle, hep bildiğini bir başka bilmekle anlatılabilecek bir şey..


Dönmeden , ''Bir daha bir daha gelirim diye '' hesaplamak  burda..
İçip içip ayılmak burda..
Sönüp sünüp yanmak  burda.
Rüzgar estikçe , üşümek , üşüdükçe ısınmak burda..

...

Otelimizin kapı numarasından bahsetmiş miydim size?
Tamamen tesadüf. Bir kere daha evimizde hissettik. Üzüm Otel No: 28 :)
Sabah kahvaltısında mutlaka bir sürpriz çeşit olan otelimizi pek seviyoruz. :)
''Bugün hangi koya gidelim ?'' diye soruyor, fakat başka koya gidiyoruz..
Koy koy geziyoruz; arabada da o meşhuuur cdmizde Tanju Okan ''Koy koy koy koy koy'' çalıyor..

Bi acayip tesadüf !..

Buralarda in cin top oynuyor. Adanın daha tenha tarafları. Zaten bu kısımda toplu taşıma imkanı da yok. Ya bilenler geliyor, ya da bizim gibi arayanlar.
Benim inanışıma göre aşağısı uçurum olan bir yerlerden geçerken aşağıya bakarsan , baktığın yere inersin. Ondan  sebep gözümün biriyle denize bakıyorum, diğerini emniyet kemeriyle arabaya bağlamış durumdayım.Derken işte birine karar veriyoruz. Aylin birden ''Ayy Buket çabuk çabuk gidelim burdan '' deyiveriyor. Bir kahkahadır kopuyor ardından. ''Neler oluyor ?'' demeye kalmadan   , bizim ada delisinin ikinci günümüzü renklendirmek üzere olduğunu anlıyoruz. (Sevgili okuyucumun Bozcaada yazılarıyla imtihanı. Haydi bakalım!..Kim bu deli? Benden de deli mi? )
Acaba adaya her gelen tatilci,  bizim deli tarafından karşılanıyor mu? 

Bi acayip mesele !..

Canım başka koy mu yok.. 
Haydi estikçe ısıtan (!) ada yelinden giyinmeye.. Doğru doğru dosdoğruuu !..
Biraz yelinden biraz suyundan biraz gençliğinden alıyoruz canım adanın..
Dönüşte otelimizin zarif sahibi Uğur soruyor ''Gittiniz mi Ayana koyuna ?'' 
''Valla gittik herhalde..''
Blush şarabımızı da soğutmuş sağolsun.. Bir de cam kadehlerimiz hazır. Gün batımında plastik bardaklara içemeyiz..
Dondurmayı sıcak yerim, çayı soğuk içerim , şarabı plastik bardakta içemem sevgili okur. 

Bi acayip iddia !..

...

Adayı kadehlere doldurma zamanı.. 
Gün batımı.. Yel değirmenlerine karşı ..
Birsürü tanımadığın plastik bardaklı :) şarapseverle kadeh kaldırmak, günü uğurlamak, hayatın tadını ,anlamını karşılamak için biraradayız. O kadar kalabalığız,bi yandan da  bir deniz bir güneş ve üçümüzüz. 
Ama biz her şeyden önce de türküz.

''Burada illa ki düşen olmuştur. Bu kadar adam , bunca zaman , bir de alkol.. Yok yok bi başın dönse tamam. Bi taşa takılsan tamam. ''

Günü güzellikle uğurlamaya geldik. Hayatı sevgiyle karşılamaya geldik. Ölüm geldi aklımıza. Ölmenin  ''-ebilmek '' olamayacak kadar gerçekliği geldi. Dirildik !..

Bir acayip çelişkiyiz!..

...

Tam da orada şarkılar söylüyoruz. Nerede olsak selam ediyoruz Giresun'a.
Biz önce oralıyız. Şarkıyla gidiyor geliyoruz, bir selam ediyoruz.
Tam da orada daha çok seviyoruz. Tam da orada şükrediyoruz.. Daha çok inanıyoruz.
Siyahla beyazı, geceyle gündüzü, varlıkla yokluğu, gülmeyle ağlamayı daha çok karıyoruz birbirine.
Sağlığa, güzel geçmişimize, ondan daha güzel olacağına inandığımız geleceğe içiyoruz.

Sandal'a gidiyoruz sonra..
Buradaki mezelerden daha güzel meze yeme şansınız yok .
Nasıl ki sevdiğin adam sana en güzel, öyle bişiiii işte burdaki mezeler de..:))
Şarabımız toprak testide havalanıyor, mavi beyaz örtüler üstünde masmavi bir alemdeyiz.. Bizim meyhanede Ezginin Günlüğü çalıyor. İçinde ''Sandal'da rakı içelim'' sözleri geçen ''Sarhoş Balık ile Topal Martı'' şarkısı çalar diye bekliyorum. Yandaki meyhanede Müzeyyen Senar çalmaya başlıyor.Daha çok dikkat kesiliyoruz Müzeyyen ablaya.
''Ömrümce hep adım adım '' diye başlayan güzide eserin ,türk sanat müziğinde ennn güzel şarkı olabileceğine kesin karar veriyor, durup durup onu söylüyoruz.
Derken bizim deli, Sandal'ın bulunduğu Rum Mahallesi'nde birden beliriveriyor.
Muhabbetin en tumturaklı anında birden bir köşeden peydah olan ''bizim deli''nin , artık sadece bize göründüğüne inanmaya başlıyoruz..
''İçiyor, içiyoruuuuz..'' ...

Hava bildiğin buzzz..
Şikayet edemiyoruz..

Doğru Eski Kahve'ye..Onca mezenin üstüne sakızlı muhallebi ve en güzel final türk kahvesi..
Falımda orada ömür geçirdiğimi görüyorum sevdiğimle..

İskeleye yakın Poliente'de kafamıza uygun şarkı çalmadığını görmedim  şu üç günde..
Şimdi de ''Öyle sarhoş olsam ki...'' çalıyor.

İyi geceler herkese..
Allı pullu göğün altında uyuyacağız..Aynı göğün altındaki herkese selam olsun!..

Adada son gün..Pazar.
9 Eylül'dü..
Bu kez denize girmeye karar verdiğimiz koyda olağanüstü şeyler oluverdi.
Plastik bardaklılar tarikatı yine olduğumuz yeri ele geçirmişti.
Huloo hoop plastikos tarikatnos tezgidiniss buradanisss !.. Sihir yaptık gittiler..
Kaldık mı üçümüz başbaşa..
Sabahın erken saati.
Biraz soğuktan, biraz rüzgardan, çokça da delilikten  sebep, denizden karşıki dağa duyurduk sesimizi.
Sevdiğimiz ne varsa dağa denize sır ettik.
''Allah, sevgili okurumun da gönlüne göre versiiin amiiiin ''
Yeryüzünde sevdiğini kimselere söylemeyen biri var mıdır?

...
Zaman bi değişik aksa da güzelim canım sevgilim adada, geçip gidiyor bi şekilde
Yol alma zamanı şimdi..
Ne yapsak kar (a'nın üstünde şapka var. Yeri gelmişken o şapkalar kalkmadı.) bundan sonra.
Unutmadan Çiçek Fırını'ndan mutlaka damla sakızlı kurabiye yiyin.
Ve bir öğle yemeğinde mutlaka Hasan Tefik'e  (Burda da v yok. V'ler duruyor daha besbelli.. ) uğrayın.
Zeytinyağlı çeşidi görsün mideler..
Dokuz Oda tasarım dükkanına uğrayın. (Aynı adla butik otel de  işletiyorlar)
Aslına bakarsanız vurun kendinizi bir ara sokağa..
Payınıza düşenden fazlasını alacağınızdan eminim adadan.

Biz artık gidiyoruz..
Bize ne olduğu belli ''Bozcaada Biz '' olduk.
Bizim deli bizi uğurlamaya geldi.
Arabayı vapur sırasına sokmuştuk , Poliente'de son kahve derken baktık ki bizimki yine orada. Yanınında bir güzel hanıımm..Oleyyy!..Bir bize görünmüyormuş..
Plastik Bardaklılar Tarikatı da bir temsilcisini göndermişti uğurlama için.
Bozcaada İskelesi'nde üç cam kadeh kalakaldı..
Bağı bozduk, yeni anılar yazdık..
Çok sevdik çoook sevdik..

Bikaç Bozcaada saati sonra (normal saatten daha az) İstanbul'a vardık.
Daha çok adada kaldık..

...

Bir bulut olsam yüklenip yağsam
Selam versem damla damla toprağına
Bir deli nehir bir asi rüzgar
Olup kavuşsam üzüm bağlarına  *2

Atladım girdim bağa
Alnım değdi yaprağa
Sevdiğimi verseler
Girmem kara toprağa  *3


...



*   - Hababam Sınıfı 'ndan
*2 - Lal şarkısı
*3 - Bir Anadolu türküsü..



...

Bu yazıyı yazarken ne dinledim ?